Bakan Tekin’in açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
1 milyonun üzerinde öğretmenimiz, 75 binin üzerinde okulumuz var. Yapılan iyi şeyler hiç gündeme gelmiyor. Öğretmenlerin emeklerinin, fedakârlıkların takdiri kimse tarafından yapılmıyor. Bu kadar büyük aile içinde cımbızla çekilerek bir iki küçük haber gündeme getiriliyor. İyi niyetli olan kişilerin doğrudan, anında paylaşılsa bizimle gerekli tedbirleri zaten alırız. Bu tür bilgi eline geçen kimselere il müdürümüz, ilçe müdürümüz, bakanlığımızın basın müşavirliğine ulaştığında problemi çözecek durumdayız. Bu hale gelince yanlış sonuçlara vesile oluyor. Geçen hafta bir öğretmenimiz linç edildi. Olayın detaylarını paylaşmadık. Öğretmenimiz dönem boyunca, bahse konu olan öğrencimizle ilgili anne şefkatiyle yaklaşmış. Öğrencisiyle mezun töreninde. Velilerle görüştük. Bir anda kamuoyunda bir şekilde gündeme getirildi ve öğretmenimiz linç edildi. Yazık değil mi bu öğretmene. Bizi eleştirin tamam da öğretmen arkadaşlarımızın ne günahı var. 180 iş günü boyunca bu insanlar fedakâr bir biçimde sizin, bizim veliler olarak evde ilgilenemediğimiz çocuklarla ilgileniyorlar. Basit bir olay yüzünden… Bütün öğretmen arkadaşlarımızın hukukunu korumak adına biraz daha hassas davranalım. Biz çözmediysek bizi eleştirsinler ama o arkadaşlarımızın emeklerinin heba oldu. Şimdi okul müdürümüz gayet mantıklı başlangıç yapmış. Velilere ‘mezuniyet programı yapıyoruz, öğrencilerle beraber kimler katılacak?’ diye sormuş. Katılım listesi almış. Listede olmayan kişilere ‘yer kalırsa sizi alırız’ diye başlayan tartışma başka boyuta evriliyor. Ekranlara, sosyal medyaya düşen olumsuz görüntüler çıkıyor. Öğretmen arkadaşlarım adına üzüldüm. Zaten olay da kısa zamanda çözülmüştür.
“ÖĞRETMENLERİ ZAN ALTINDA BIRAKMAYIN”
Öğretmenimizin süreç içinde çalışmalar gündem olmuyor. 76 bin okulun içinden bir tanesinde olan olay bütün kitleyi zan altında bırakacak hale getiriliyor. Ben kamuoyunda olumlu şeylerin paylaşılmasını, olumsuz şeyleri bizimle paylaşmalarını istiyorum. Orada ilçe ve il müdürümüz anında müdahale etmiş, problem çözülmüş zaten. Okul müdürümüz başlangıçta kontrolü kaybediyor. Biz de zaten gerekli incelemeleri yaptırıyoruz. İhmal varsa gereken kişiler cezalandırılır. İhmal yoksa bir sürü insan zan altında kalıyor.
EĞİTİMDE ‘MÜFREDAT’ TARTIŞMALARI
Türkiye öyle bir hale geldi ki artık her alanda kendine ait bir sistematik, çağın kriterlerine uygun parametrelere sahip ülke haline dönüştü. Biz yola çıkarken, kendimize ait, tıpkı diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi çağdaş gelişmeleri, uluslararası verileri ele alarak, kendimizin değerlerini de ele alarak uluslararası bir model üretiriz. Yaptığımız şey zaten bizim Türkiye’deki eğitim öğretimle ilgili olarak uluslararası raporlarda bize eleştirileri kaldırarak inşa süreciydi. OECD gibi raporlarda bize yönelik eleştirilerin odağında; eğitim öğretimin beceriye odaklı olmadığı için eleştiriliyorduk. Müfredatımızı revize etmemiz gerekir. Bizim sistemimizle bizim yarışabileceğimiz ülkelerin kazanım sayıları üzerinden yapılan değerlendirmelerde bizimkinin çok ağır olduğu eleştirisi vardı. Kesinlikle fazla yüklüyorduk. Bilgiyi edinmeyle ilgili kolay bir dünyada yaşıyoruz. 1980’li yıllarda lise öğrencisi iken öğretmenlerimizin ödevini yapmak için il halk kütüphanesinde beklerdik. İçeri girip ansiklopedilerden ilgili cildi bulacaktık. Başka öğrencide ise bekliyorduk. Ona ulaşıp, fotokopi alıyorduk. Bizim belki birkaç günde yaptığımız şeyi çocuklarımız 5 dakika içerisinde bilgisayrdan, cep telefonlarından bilgiye erişiyor.
“BAZI DERSLERDE ÇOĞALTTIK, BAZI DERSLERDE AZALTTIK”
1980-90’lı yıllarda yükseköğretime erişimde problem vardı. Şimdi yükseköğretime erişim de çok kolaylaştı. 8 milyonun üzerinde yükseköğretim alan öğrenci var. Açıköğretimlerle beraber. Bilgiyle ilgili kısmı azaltıp, ilerideki süreçlere bırakmak. Biz çocuklarımızın öğrenme düzeylerini uluslararası karşılaştırmalara baktığımızda ilerleyen dönemlerde daha doğru olduğu için bir kısmını çıkardık. Bilgi yükümüzü azaltmış olduk. Yaklaşık yüzde 35 oranında azalttık. Bazı derslerde yüksek oranda bazılarında daha az azaltma var. Bize ait olan değerlerin, Cumhuriyet’in, toplumu millet yapan değerlerin çocuklarımıza kazandırılması da bizden beklenen işti. Ulusal bilincini artırmamız lazım. Dolayısıyla biz uluslararası göstergeler ışığında kendi değerlerimizi içine katarak model üretmemiz lazım. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli adında böyle bir modeli ortaya çıkardık. İlerleyen günlerde bilgi ve iletişim teknoloji konusunda öngördüğümüz gelişmeler olacak. Yapay zeka uygulamaların yaygınlaşmasıyla ortaya çıkan gelişmeler. Şu anda 12+1 programlarımızı bu takvim içerisinde yerleşmeye çalıştırdık.
“İNKILAP DERSLERİ AZALTILIYOR MU?”
Atatürk İlkeleri İnkılap Tarihi’nin azaltıldığı iddiası. Orada hiçbir değişiklik yapmadık. Haftalık ders saatlerinde herhangi değişiklik yapmadık. ‘Saatini azalttılar’ ifadesi tabiri caizse okumadan, ezbere yapılmış eleştiri. Osmanlı, Türk tarihi kısmı zaten programlarımızın içinde var. Tekrarlanan, aynı ünite farklı sınıf gruplarında tekrarlanıyor ise. Biz kronolojide takdim tehire gittik. Şunu yapmaya çalıştık; Cumhuriyet ile Osmanlı arasında bir devamlılığın var olduğunu, bu köprüyü oluşturmaya çalıştık. Bunu da çocuklarımız tarihine, değerlerine, atalarına sahip çıksın, saygı duysun. Laiklikle ilgili eleştiriyi yapanlarla aramızdaki uzlaşmalık şurada. Laiklik tanımı konusunda o kişilerin laiklik tanımı ile benim yaptığım laiklik arasında bir farklılık var anladığım kadarıyla. Laiklik ve demokrasi ile uzun yıllar dersler anlattım üniversitelerde. Ben evrensel laiklik ilkelerine uygun davranmak istiyorum. Bahsettiğim kişiler 28 Şubat’taki laiklik tanımı yapıyordu. O kişilerle benim aynı çerçevede buluşmam mümkün değil. Uluslararası metinler, sözleşmeler nasıl laiklik yapıyorsa, bizim de tanımımız aynı şekilde. Müfredatta şu bilgi uluslararası sözleşmelerde, insan haklarını koruma mekanizmaları bağlamında şu konuyla çelişiliyor deniyorsa onu düzeltmeye hazırız.
Matematik dersinde sosyal bilimler mi anlattık? Biyolojiye sosyal bilimleri mi koyduk? Mümkün değil. Sosyal bilimlere nasıl ağırlık vermiş olabiliriz? İçeriğini farklılaştırdılar, zenginleştirdiler gibi eleştiri varsa tartışılabilir. Ama sosyal bilimler dersinin sayısını artırdılar eleştirilere katılmam mümkün değil. Haftalık çizelgelerle ilgili bir şey yapmadık. Herhangi bir dersin haftalık ders saatini artırmak ya da azaltmak, Bakanlığın insan kaynağı ihtiyacını etkiler. Bu eleştiri de kusura bakmasınlar çok tutarlı değil.